30 Nisan 2014 Çarşamba

Geri Gelen Huzur :)


İçim çok rahat bir şekilde geri geldim :)

Sonsuzla olan problemimizi hallettik sayılır. Biliyorum kırgın değilim dese de kırgın. Ama olanları unutturmak için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım.

Onun üzülmesine hiç dayanamıyorum. Tıpkı onun da benim üzülmeme dayanamadığı gibi. Aslında böyle zor zamanların öğrettiği çok güzel bir şey var. Ne olursa olsun, birbirimize ne kadar kızmış olursak olalım üstesinden gelebiliyoruz. Birbirimize olan davranışlarımızda, duygularımızda hiç bir değişme olmuyor.
Eğer sinirlendiğimizde, kırıldığımızda bunu sürdürmeye devam etsek belki de bu kadar kolay toparlayamayabiliriz.

İki gündür o kadar üzüldüm ki. Bu akşam içim rahat bir şekilde ve kabussuz uyuyacağım umarım. Bundan sonra önemli konuları mesajla anlatmamayı öğrenmem lazım. Ama o anda işte olunca dayanamadım. En azından yüzyüze olmasa bile telefonda konuşmak en mantıklısı.

Daha dikkatli olmalıyım. Sinirlendiğimde, kızdığımda sakinleşmeyi beklemeyi öğrenmem lazım. Çünkü sonrasında telafisi çok güç şeyler oluyor ve üzülüyorum, pişman oluyorum. Özellikle de üzdüğüm kişi Sonsuz ise hiç mi hiç dayanamıyorum.

Bir de fazlasıyla sulu göz olduğum için ağlamaktan yaş kalmadı artık gözlerimde. Ama neyse ki geride kaldı. Artık yapmamız gereken tek şey bir adım atmak. Ben kararımı verdim ama Sonsuz biraz daha düşünmem gerektiğini söylüyor. O yüzden bekliyorum. Umarım bir daha asla böyle sorunlar yaşamayız. Onunla bir gece bile küs ve kırgın uyumaya dayanamam.

Şunu bir kere daha anladım ki en çok korktuğum şeylerden biri de Sonsuzdan haber alamamak. Uyuyakaldığı için 1 buçuk saat ne mesajlarıma cevap verdi ne de telefonumu duydu. Artık meraktan kendi kendime senaryolar üretmeye başlamıştım ki telefonu açtı allahtan. Evdeyim uyumuşum dediğinde hissettiğim o rahatlama hissi tarif edilemez. Ondan uzun süre haber alamamaya hiç alışık değilim. Bir de eve geldiğini bilmediğim için iyice merak ettim. Bir süre mesaj atamayacak olsa baştan söyler çünkü. O yüzden böyle durumlarda hemen telaşlanıyorum. Aklıma kötü kötü şeyler geliyor.

Geçen iki gün kendimi o kadar yalnız hissettim ki. En yakın arkadaşlarımın hepsi benden uzakta şu an. Derdimi anlatabileceğim, fikrini sorabileceğim hiç kimse yok. Telefonda da olmuyor. E ailem yanımda ama onlar da bir yere kadar haliyle. Bu yüzden buraya yazmak oldukça rahatlatıyor beni.

Çok aksattım burayı. Ama artık normale dönebilirim :) Şimdilik hoşçakalın...





29 Nisan 2014 Salı

Mutsuzumm...

Hayatımda en berbat başladığım günlerden birini yaşıyorum. Canım çok sıkkın. Zor bir gece geçirdim. Sonsuzla biraz tartıştık. O kadar üzgünüm ki söylediklerimden, kurduğum cümlelerden... Bazen düşünmeden hareket edip kırıyorum onu. Kendimce bazı şeyleri kanıtlamaya çalışırken daha çok mahvediyorum herşeyi. Takıntılı olduğum bazı konular açılınca sinirimden hiçbirşey görmüyor gözüm. Gereksiz şekilde inat etmeye başlıyorum. 

Yaşadığımız eski problemler nedeniyle bazı konularda paranoyaklaştığımı düşünüyorum.
O tür birşey ima edilmese de ben kendimi sanki o konudan bahsettiğine inandırıyorum ve kendimi kanıtlama çabasına giriyorum. Sonra bir de bakıyorum ki konu hiç beklemediğimiz yerlere gelmiş. Telafisi daha da güçleşiyor.

Çok pişman olduğum cümleler sarf ettim. Bu durumu nasıl telafi edeceğim bilmiyorum. Sabah konuştuk telefonda. "Sana kırgın yada kızgın değilim. Sadece söylediklerinden dolayı bazı kararlar aldım. Ama aramızda değişen hiçbirşey yok biz yine aynıyız. Akşam işten dönünce yine her zamanki gibi yanında olacağım" dese de içime sinmeyen çok şey var. 

Aklım karmakarışık. Tek istediğim zamanı geri almak. Başka hiçbirşey istemiyorum. 

Önceden yaşanan bazı şeyler için kendimi suçlu hissettiğimden olanları telafi edeceğim diye herşeyi daha berbat edip yeni problemler çıkarıyorum durduk yere. 

Aklımdan hiç çıkmayan iki konu var. Dönüp dolaşıp onları düşünüyorum. Gece hep benzer kabuslar gördüm. Her seferinde de ağlamak üzereyken uyandım. Başım çatlıyor ağrıdan. Anlıyorum ki ben bütün gün aynı şeyleri düşüneceğim. Çok zor bir gün beni bekliyor.

Aklım sıra bir konuyu telafi edeceğim kendimi kanıtlayacağım derken yeni problemler açtım başımıza. Niye böyle düşüncesizlikler yapıyorum anlamıyorum. Sinir oluyorum kendime.

Aklımdan geçmeyen şeyler hissettirebiliyorum ona. Yazdığım mesajları tekrar tekrar okudum. Evet hatalıyım ama demek istemediğim, aklımın ucundan bile geçmeyen şekilde yorumlamış mesajlarımı. Yanlış kullandığım kelimeler de olmuş, zaten kabul ediyorum hatamı ama aklımdan geçmeyen şekilde bu mesajların hepsi buraya çıkıyor demesi canımı çok acıttı. 

Biraz bile olsa onun dediklerini düşünerek yazmış olsam evet bunları düşünerek yazdım deyip üzülmeyeceğim. Ama hiç düşünmedim hem de hiç. 

Buraya içimi döksem de rahatlamıyorum. Ve çözüm ne onu da bilmiyorum..

27 Nisan 2014 Pazar

Başlık Yok


Bu günlerde hiçbirşeye vakit ayıramaz durumdayım. Buna blog, arkadaşlarım, ailem de dahil. Neden böyle oluyor bilmiyorum. Koca bir gün bir anda bitiveriyor.

Kitap bile okumuyorum. Masanın üzerinde bekliyor çoook uzun zamandır.

Hep bir yorgunluk ve uyku hali var üzerimde.

Ayrıca her gün ne giysem diye düşünmekten bıktım bu hava yüzünden. O kadar şanslıyım ki, kalktığımda hava buz gibi olur ben kalın giyinirim ve bir saat sonra güneş açar, çok sıcak olur ben pişerim. Yada tam tersi :)

Bu haftasonu piknik planı yapsak mı diye düşündük sonsuzla. Ama hava durumunda yağmurlu göründüğü için vazgeçtik. Tabi ki ne oldu? Yağmur falan yağmadı gayet sıcak ve güneşliydi.

En yakın iki arkadaşımdan sitem mesajları alıyorum. Bizi unuttun diyorlar. Aslında daha dün onlara mesaj atmayı düşünmüşken gün içinde erteleye erteleye unutuyorum. Çok hayırsız oldum bu aralar, ben de farkındayım. Ve bunu kendime hiç yakıştıramıyorum :(

Neyse yarın haftanın ilk günü ve kendime gelmek için söz veriyorum :) Çünkü bu halim psikolojik olarak yoruyor beni cidden. Artık toparlanma vakti. Çok karamsar ve iğrenç bir yazı oldu bu yaa. Okuyanın bile moralini bozabilirim :)

En iyisi gitmek ve haftaiçi güzel yazılarla geri gelmek sanırım :)

Hoşçakalın...

23 Nisan 2014 Çarşamba

Şifreli Öykü Mimi :)



Uzun yıllar sonra yeniden gelmiştim o şehre... Çocukluğumu, gençliğimi yaşattığım ve giderken de o deli çağlarımı orada bıraktığım bir yerdi orası. Oradan giderken ben, ben değildim. Başka birini alıp götürdüm bedenimde. Dedim ya çok uzun yıllar oldu... O çocuğu, o genci ziyarete geldim. Birşeyleri bıraktığım gibi bulmaya geldim. Ama değişim umduğumdan da hızlıydı. O eski sıcaklık, samimiyet kalmamış gibiydi sanki.

Yanımda o zamana ait hatıralarımla gelmiştim. Gençlik yıllarımın en güzel mekanı Buralı Olmayanlar Lokali'nin önüne geldim. Şöyle dışarıdan bir baktım önce. Değişim onun da yanına uğramış olmalı ki hemen emin olamadım doğru yer olduğundan. İçeri girdim. Daha sık oturduğumuz masayı seçtim. Heryerden herşeyden konuştuğumuz o masayı...Neler konuşulmadı ki o masada. Üzüntülerimiz, sevinçlerimiz, düşlerimiz, geleceğimiz, geçmişimiz, ileriye dönük RENKLİ HAYALLERimiz...Ve tabi aşklarımız..

Kendime sade kahve söyledikten sonra çantamı açtım. O zamanlarda tuttuğum günlüğü çıkardım. Tüm günlüklerim gibi bu da pembeydi tabi ki. Annem beni yazarken gördüğü zaman meraklanır "ne yazıyorsun oraya, bana da anlat" derdi hep. Bense "amaan anne Bir Delinin Pembe Defteri işte " der gülüp geçer, onu başımdan savmaya çalışırdım.,

Çantanın dibinde deniz kenarında bulup hemen avucuma sıkıştırdığım Deniz Kabuğunu buldum. Ve tabi bir de çocukluğumun olmazsa olmazlarından biri yumiyum.. Yedikten sonra kağıdını saklamışım. Hep böyle huylarım vardı zaten oldum olası. Sonradan eşyalarım arasında bulduğum bazı şeyleri hatıra olarak saklamaya bayılırım. Amacım kendime hep birşeyler anımsatmak olur.

İşte yıllardır bana geçmişi, gençliğimi, çocukluğumu anımsatan şeylerle geldim buraya yeniden.Umut Hikayemi, yani kitabımı yazmaya geldim. Onu yazmaya burada başlayıp yine bu şehirde tamamlamak istiyorum. Adına zor da olsa karar verdim. Sonradan değiştirir miyim bilinmez. Ucuz Roman olsun diyorum ne dersiniz?

Yine karıştırıyorum çantamı, çocukluğum boyunca uyurken yanımdan hiç ayırmadığım Lily 'i buluyorum. Ufacık bir bebek kendisi. Annem yalnız uyumaya alışmam için onun beni koruyacağına inandırmıştı beni. İşe de yaradı ya neyse.. Bir de ona arkadaş istemiştim sonra. Neden mi? Ben uyurken korkmasın diye. Onun da adını Myna koymuştum. Hep izlediğim çizgi filmlerdendi bu isimler. Onlardan kendime kahramanlar, hayali arkadaşlar yaratmaya bayılırdım.

Aklımdan bunlar geçerken pencerenin önüne konan kelebeğe takıldı gözüm. Rengarenk kanatlarıyla usulca bekledi orada bir süre. Yine canlandı gözümde anılar. Evimizin bahçesinde Kelebeklerin peşinde onları yakalayamayacağımı bile bile koşturmalarım. Annemin bana "Bahçe Perim benim" diye seslenişi. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Perisi olduğum bahçeye gitme vaktiydi artık. Cesaretimi toplayıp o kapıdan girmeliydim. Kendimi bulmalıydım artık. Gözyaşımı silip kahvemi bitirmeden çıktım oradan.

Birkaç adım atmıştım ki sokakta çınlayan "Fiyuvfit!" sesiyle bir anda sesin geldiği yere yöneldim. Oydu tabi yaa. Onun ıslık sesiydi bu. Çocukken yapmaya çalıştığımız, bunun için birbirimizle yarıştığımız ıslık sesi..O ses değişmemişti de, ya sahibi aynı mıydı ? Hayır tabi, aklar düşmüş saçları sakalları, çukurlaşmış gözleriyle ve destek aldığı bastonuyla karşımdaydı işte. Çocukluk kahramanlarımdan biri daha.. Ha bu arada unutmadan söyleyeyim, değişim onu alıp götürse de değişmeyen bir şey vardı. Göz bebeklerine kadar yansıyan gülümsemesi...


***

Sevgili Kelebenk ve Pink timber beni mimlemiş. Teşekkür ediyorum onlara. Çünkü yazarken çok keyif aldım. Bunca bloggerı bir öykü ile bir araya getirmeye çalışmak keyifli oldu :) Biraz geç kaldım sanırım ama kusuruma bakmayın nolur :)

İsimleri geçen arkadaşlar mimlendiniz, henüz yapmamış olanlar yaparsa sevinirim :)


22 Nisan 2014 Salı

YARDIMMM !!

Merhaba.. Bir konuda yardımınıza ihtiyacım var arkadaşlar.

heryerdenherseydenn bloğunun sahibi arkadaşım Aylin blogla ilgili bir problem yaşıyor. Yayınladığı yazılar onu takip edenlerin anasayfalarında görünmüyor. Mesela bugün yazı yazdı, yayınladı benim anasayfamda saat ve tarih sırasına göre hiç görünmüyor. Ancak özellikle onun sayfasına girip bakarsam görüyorum. Bir kaç kişi de aynısını söylemiş kendisine.

Eğer bu konuda herhangi bir çözüm yolu olan varsa benimle paylaşırsa sevinirim.

21 Nisan 2014 Pazartesi

Şarkılı Mim :)

Merhaba. Yazmaktan çok keyif alacağıma emin olduğum bir mimle karşınızdayım :) 

Sevgili Titania beni mimlemiş. Henüz fırsat bulabildim. Çok teşekkür ediyorum ve geç kaldığım için özür diliyorum kendisinden :) Çok farklı ve eğlenceli bir konusu var. Çok sevdim :) Eveet başlıyorum. Konumuz şöyle :

1.Müzik listenizi - her nerede olursa olsun- açın ve karışık çal moduna alın.
2. Her soru için play'e basarak bir sonraki şarkıya geçin
3. Her ne kadar komikli ya da uyumsuz olursa olsun, çıkan şarkı ismini sorunun cevabı olarak yazmanız gerekiyor!
                                              4. Dilediğiniz kadar arkadaşınızı mimleyin
                                              5. Mim'lenmiş isimler mutlaka yapsın
                                              6. Tadını çıkarın!

Birisi “iyi misin” diye sorarsa cevabın ... Born to die - Lana Del Rey  
İlk soruya en sevdiğim şarkı denk geldii :) Ama çok karamsar ve iç karartıcı bir cevap oldu bu yaa :)

Kendini nasıl tanımlarsın?... Price Tag - Jessie J
Yaa ama bu çok berbat ve utanç verici bir tesadüf bencee :D Acaba şarkı değiştirme seçeneğim var mıydı ki ? :)

Bir erkekte/kadında hoşlandığın şey nedir?... One More Night - Maroon 5
Ayy ne kadar bahtsızım ben yaa. Bir gece daha nedir Allah aşkınaaa :D

Bugün nasıl hissediyorsun?... Rolling in the deep - Adele
Neyse ki kendimi diplerde hissetmiyorum =)

Yaşam amacın nedir?... Can't remember to forget you - Shakira- Rihanna

Motton nedir?... Wait a minute - The Pussycat Dolls
Tuhaf mı oldu ne :)

Arkadaşların senin hakkında ne düşünür?... Holiday - Green Day
En azından güzel şeyler anımsatıyor. Deniz, kum, güneş =)

Ailen senin hakkında ne düşünüyor? ... Perfect - Simple Plan
Vuhuu bu cevap çok havalı oldu :)

En çok düşündüğün şey nedir?... Özledim Seni - 110
Hımm evet inkar etmiyorum doğru :)

2+2 ?... The Kill - Thirty Seconds To Mars
Yok artık :)

En iyi arkadaşın hakkında ne düşünüyorsun? ... U+ Ur Hand - Pink
Haha çok romantik :P :D

Hayat hikayen nedir? ... Smile - Lily Allen
Gülümsemek gibisi yok kii =)

Büyüyünce ne olmak istiyorsun?... Şaşkın - Can Bonomo   =)

Hoşlandığın insanı görünce ne düşünürsün? Come to me - P Diddy & Nicole Scherzinger
Bu kadar da dünden razı olunmaz ki canım :)

Düğününde hangi şarkıyla dans edeceksin?... Du Hast - Rammstein
Bundan daha harika bir seçim olamazdı :)

Cenazende ne çalacak?... Zombie - The Cranberries
Allah gecinden versin diyerek başlamak istiyorum bu satırlara :) O atmosfere uygun olabilir bence. Tövbe tövbee :)

Hobin/ilgi alanın nedir?... Dani California - Red Hot Chili Peppers

En büyük korkun nedir?... Without You - Lana Del Rey
Düşüncesi bile kötüü :(

En büyük sırrın nedir? ... With Me - Sum 41

Şu anda ne istiyorsun?... You belong with me - Taylor Swift
Yaa ne güzel denk geldi böylee :) Tam da içimden geçen :)

Arkadaşların hakkında ne düşünüyorsun?... Stupid Girls - Pink
Yaa vallahi ben öyle düşünmüyorum. Sadece tesadüüf :)

Çok eğlenceli bir mim oldu bu yaa :) Şimdi mimleme zamanı. 


Umarım bu mimi yapmamışsınızdır. Çünkü son paylaşımlara bakamadım hala :( Çok geride kaldım ben yaaa uuf :)

Tekrar teşekkür ederim Titania. Çok eğlendim yazarkeen :)







20 Nisan 2014 Pazar

Geri Dönüş :)


Merhaba herkesee.. Ben geldiim =)

Ya nasıl özledim burayı var yaa. Ama telefondan bakacak kadar bile vaktim olmadı. Fırsat bulduğum zaman annemleri, ablamları ve sonsuzu arayabildim sadece. Çok yoğun bir hafta geçirdim. Tatlı bir yorgunlukla geri geldim. Dün akşam 8 gibi evdeydim. Valizimi boşalttım ve annemle biraz muhabbet edip hemen yatağa attım kendimi. Tam 12 saat uyumuşum. Bir haftadır uykudan hiçbir şey anlamadım diyebilirim.

Bizim barodan 6 kişi gittik sadece. Bir de Giresun ve Mardin Barosundan stajyerler vardı. Farklı bölgelerden yeni yeni insanlar tanımak çok keyifliydi. 

Giderken de gelirken de yolculuğum çok rahattı. Oteldeki odalar iki kişilikti. Ben lisede aynı okulda okuduğum bir arkadaşımla aynı odada kaldım. Birbirimizi daha önceden de tanımanın rahatlığı farklı tabi. Ve o kabus gibi dersler Pazar gününden başladı. 

Sabah 9.30 akşam 6.30 her gün ders vardı. Ders dinlemeyi unutmuşum resmen. Ben okula bile bu kadar gitmedim yaa. Sıkıldığım derslerde telefondan oyun oynadım yada kendi kendimi fotoğraf çektim. O salak halim gözünüzde canlanmaz umarım :D

Ankara'nın havasına uygun bir valiz hazırlığı yapmışım neyse ki. Hiç pişman olmadım yanıma aldıklarımdan :)

Tabi hep ders ders ders olmadı :) Bizim için görevlendirilen kişiler o kadar ilgilendiler ki bizimle. Kendimizi evimizdeki kadar rahat hissettik. Bazı günlerde de programlar yapılmıştı. Önce Ankara'ya her gidenin yaptığı gibi Anıtkabir'e gittik. Bir gece En Son O Gitti adlı tiyatro oyununa gittik. Açıkçası beğendim diyemeyeceğim. Hatta sıkıldım bile. 

Bir gece de baleye gittik. Aman Allahııım o sanatsa eğer ben gerçekten sanattan anlamıyorum. Benim bildiğim bale böyle değildi yaa. Çok saçmaydı. Sadece birbirlerini itip kakmaktan başka bir şey yapmadılar :D Estetik denen hiçbir şey yoktu. Yada ben anlamıyorum bilemiyorum. Gerçi 15 dakikadan sonra dayanamayıp çıkan insanlar olduğuna göre tek anlamayan ben değilim. Bu yüzden mutluyum :D

Baleden sonra Atatürk Orman Çiftliği'ne gidip orada bir şeyler atıştırdık. Kalabalıkla birlikte o et kokusu daha bir güzel oluyor yaa :)

Sonraaa Anayasa Mahkemesine gittik. O mahkeme salonuna bittimm. Çok güzeldi. Ama kürsünün iki yanındaki disko topunu andıran aksesuarlar o atmosfere hiç yakışmamış :)

Gölbaşı'nda Ankara Barosuna ait bir tesis var. Orada yemek yedik. Deniz olmasa da göle benzeyen bir su birikintisi vardı :) Hava da çok güzeldi. Orada keyifle yemek yedik.

Barolar Birliği binasının içinde yer alan hukuk müzesi de çok güzeldi. Avukatlar tarafından bağışlanmış çok eski daktilolar çok güzeldii. 

Bir de eski meclise gittik. Müze haline getirilmiş. Oradaki rehber çok ukala bir kadındı. Masalara dokunmayın onlar tarihi eser diye söylenirken kendisinin de masaya kıçını dayamış olduğunun farkında değildi sanırım. Ve topukluyla olduğu için dengesini kaybedince masa geriye doğru gidince hepimiz gülmeye başladık. Sonra sinirlendi tabi. Neden gülüyorsunuz komik birşey mi var demiyor mu bir de. Daha ne olsun kii? :)

Ve tabi ki Kızılay :) Haftaiçi orada gece ne çabuk bitiyor yaa. Bir kahve içelim dedik saat 23.00 da bizi kapıdan kovacaklardı neredeyse. Kapanacakmış. Yemek yiyelim dedik. Tam birşey isteyeceğiz ocak kapandı. Fırın şey oldu, o yok, bu kalmadı derken istediğimizi de yiyemedik. 

Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne gidecektik ama vaktimiz kalmadı. Oraya mutlaka gitmelisiniz dedi herkes. Başka zaman artık :)

Kalabalık bir grupla olunca herşey çok eğlenceliydi. Ama en güzeli son geceydi. Her zaman öyle olur zaten. Hep son gece tanıdığın insanlarla daha çok kaynaşırsın ama artık bitmiştir malesef :)

Akşam yemeğine gittik. Her masaya baroda kurullarda görevli avukatlardan biri oturdu. Ve o kişiler genellikle yaşını başını almış oldukları için gayet ciddi bir ortam vardı. Herkes yandık yaa bu gece böyle mi geçecek falan derken yemek faslı bitti ve bize eşlik eden avukatlar biz gidelim artık siz de eğlenmenize bakın deyince gözlerimiz parladı :)

Adamlar daha kapıdan çıkmadan Ankaranın bağları çalmaya başladı :) Sonra herkes kendini göbek atarken buluverdi :D Resmi olan o yemek bir anda düğüne döndü sanki. Bir gelinle damat eksik. İç anadolu, karadeniz, trakya oyun havalarıyla devam ettik bütün gece :) Çok eğlendik ve anladım ki yöreler farklı olsa da müzik insanları bir araya getirebilen sayılı şeylerden biri sanırım :)

Gece bitince otobüse binip otele geldik. Herkes üzerini değiştirip lobiye indi. Son saatleri muhabbet ederek geçirdik. Gece 3 gibi diğer barodakilerle tek tek vedalaşıp odaya çıktık. İçimde bir burukluk bile hissettim. Belki bir daha hiç birbirimizi görmeyeceğiz ama ne bileyim alıştım işte :)

Herkes birbirinin telefonunu mail adresini aldı. Olur ya belki bir gün yolumuz düşer o şehirlere belli mi olur ? 

 Sabah 9.00 da yola çıktık. Yandaki fotoğraf da yolculuktan bir sıkıntı karesi :) 

Bizimle en çok ilgilenen Ankara Barosunun yazı işleri müdürü her birimize tek tek mail atmış. "Sizleri tanımak çok güzeldi. Yaşım gereği çok yoruldum ama sizlere içimden gelerek hizmet etmenin verdiği mutlulukla içim rahat. Ankaraya tekrar geldiğinizde burada bir abiniz olduğunu unutmayın" deyip iş için kullandığı telefon dışında şahsi numarasını da yazmış. 

Nasıl mutlu oldum okuyunca. Oraya vardığımız gün tanışmıştık. "Burası sizin eviniz gibi, her ihtiyacınız olduğunda bana ulaşabilirsiniz, siz bizim evlatlarımızsınız bize emanetsiniz" falan deyince biz çok samimi olabileceğini düşünmemiştik :) Ama gerçekten samimi olduklarını gördük. Sonra ben maile cevap yazdığımda yine üşenmeyip bana geri dönüş yaptı. Sanırım Ankara'ya yine yolum düşse arayacağım insanlardan biri olacak kendisi.

Bir de baronun şoförü ve fotoğraf çeken bir abi vardı. Onları da çok sevdik.  Onlar da telefon numaralarını verdiler. Buraya gelirseniz neye ihtiyacınız olursa olsun yardımcı oluruz dediler.Özellikle fotoğraf çeken Habib abi çok enerjik ve ruhu genç bir insan :) Zaten son gecenin kapanışını da Habib abiyle fotoğraf çekilerek yaptık. Adam bir hafta boyunca nerede istersek kaç tane istersek hep fotoğraf çekti bizi. Bir tane de onunla birlikte olsun değil mi :) 

Orada tanıştığımız herkes çok samimiydi. Ders veren hocalar, avukatlar, akademisyenler.. Her biri mail adreslerini telefon numaralarını verdiler.

Çok eğlenceli ve faydalı bir eğitim programı oldu. Gittiğime pişman değilim ve iyi ki gitmişim diyorum. Sanırım artık Ankara'ya olan önyargım da yok olmuş durumda. Ankara beni güzel karşıladı :)

Dün geldiğimde sonsuz aldı beni otogardan ona kavuşmanın sevinci vardı içimde yol boyunca. Zaten haftanın her günü görüşemiyorduk ama farklı şehirlerde olmak daha bir tuhaf oluyor. Daha çok özlüyor insan. Bir de birbirimize de çok vakit ayıramadık orada olduğum süre boyunca.

Ankara'ya giderken de Sonsuz bırakmıştı beni otogara. Ondan ayrılırken içim nasıl tuhaf oldu anlatamam :)

Aa bu arada doğum günü hediyelerini çok beğendi :) Özellikle de blog sürprizim çok hoşuna gitti. İyi ki yapmışım :)

Ne kadar bulutlu fotoğraflar koymuşum yaa, hiç farkında değilim :)

Neyse bu akşamlık bu kadar yeter. Yarın Pazartesi malum, işbaşı :)

İyi geceleerr =)





11 Nisan 2014 Cuma

Yolculuk Vakti...

Merhabaaa =)

Ne kadar ilgisiz bir blogger oldum bu ara ben yaa. Hiç yakıştıramadım bunu kendime. Ama dönüşte kendimi affettireceğim.

Yarın gece 21.00 otobüsüyle Ankara'ya yolculuk vakti. Valizim hazır. Elimden geldiğince eleye eleye küçük bir valiz hazırlamaya çalıştım. Allahım bayan olmak ne zor yaa. Bir sürü ıvır zıvır var. 

Aa bu arada Ankara'da oturan arkadaşlar yardımcı olurlarsa sevinirim. Ankara soğuk mu şuan ya =) Valizim hazır olsa da yarın 16.00 a kadar içindekilerde değişiklik yapma şansım var :) Tavsiyeleriniz her zaman dikkate alınır biliyorsunuz :)

Çantama kulaklığımı ve kitabımı da koydum. Hatta ilk onu yaptım :) Yoksa yolculuk biraz zor geçer. 10 saat.. Uzun yolculuklara hiç alışık değilim. Özellikle de gece yolculuğu olunca daha bir sıkıcı. Camda karanlıktan sadece kendi yansımamı görüyorum :)

İçimde bir burukluk var nedense. Yazdıklarımdan da anlaşılmıştır zaten. Yeterince karamsarım :) Sonsuz'dan bu kadar uzakta olmak bu karamsarlığa sebep oluyor olabilir :) Tamam haftada bir görüşüyoruz ama ondan çook uzaklarda bir şehirde olmak daha farklı bir duygu.

Bu arada Sonsuz için hazırladığım blog bitti. Doğum günü aslında yarın ama ben bugün kutlamak zorunda kaldım. Çünkü bu akşam onu tam 12 de arayabilmem imkansız. Nöbette çünkü. Ben de dayanamadım bugün hem doğum gününü kutladım hem de bloğu söyleyiverdim. Çok beğendi ve çok şaşırdı. Çünkü benim bu bloğumdan da haberi yoktu. Aklına böyle birşey gelmesi imkansızdı. Sonuçtan memnunum anlayacağınız :)

Hediye olarak da saat aldım. Sonra aldığım saat içime sinmedi, gidip başka bir saatle değiştirdim. Şimdi tamamen içime sinmiş durumda. Ay saat beğenmek ne zormuş yaa. Benim saat takma alışkanlığım hiç olmadığı için hiç de anlamam bu konudan :) Ben çok beğenerek aldım. Onun da beğeneceğini düşünüyorum ama bakalım. İki tane de ufak şirin sürprizim var :)

Yarın buluşunca vereceğim hediyelerimi. Yola çıkmadan önce onu görmek iyi gelecek bana.

Ankara'dan ayın 19'unda döneceğim. İşte döndüğüm zaman var ya tozunu attıracağım buranın :D Oradayken de arada telefondan girer bakarım. Ama telefonda hiç zevkli olmuyor ya işkence gibi geliyor bana.

Birkaç gündür paylaşılanları okumayı bırakın göz atmaya bile vaktim olmadı. Kendimi çok suçlu hissediyoruuum :) Artık uyuma vakti. Yorulmuşum biraz, blogdu hediyeydi vallahi stres oldum. Ama tatlı stresler tabi bunlar.

Bu gece kafamda hiçbirşey olmadan uyuyacağım. Yani umarım. Ben yine düşünecek birşeyler bulurum ama neyse :)

İyi geceler... 

Hoşçakalın..




8 Nisan 2014 Salı

Son 3 Gün..


Merhabalaar =)
Burayı çok ihmal ediyormuşum gibi hissediyorum bu aralar.Yazdıklarınızı okumaya pek vaktim olmuyor. Bazı paylaşımları okusam da yorum yapamıyorum. Kendimi ihanet ediyormuş gibi hissediyorum böyle olunca :D Çok alıştım çünkü aksatmadan burada olmaya.

 Ama bir operasyon üzerinde çalışmaktayım :D Sonsuz için sürpriz blog hazırlıyorum. İkimizle ilgili birşeyler yazıyorum. Fotoğraflardı bloğun temasıydı yazı tipiydi derken baya uğraştırdı. Hep değiştirip duruyorum :)

Şimdiye kadar böyle bir sürpriz düşündüğüm için ona bloğum olduğunu hiç söylemedim. Burayı da bilmiyor yani. Görünce şaşırsın istiyorum.

Doğum günü için de saat almaya karar verdim sanırım. Şimdilik en iyi seçenek o gibi duruyor. Bir de yanında birkaç ufak sürprizim olacak :) Cuma günü Ankara'ya 21.00 da yola çıkacağız. O saate kadar da birlikte vakit geçireceğiz. Hem doğum günü olduğu için hediyesini de verebileceğim. Bu güzel bir tesadüf oldu.

Aa bu arada ehliyetime kavuştum =) Bugün aldım ve hemencik cüzdanıma koydum :)

Bir de tumblra başlangıcı yaptım o sosyal medya miminden sonra :) Ama anlam veremedim henüz. Pek çekici gelmedi. Gerçi daha pek inceleyemedim kendisini ama belki ısınırız sonradan birbirimize bilemiyorum :)

Yolculuk için hala hiç bir hazırlığım ve yanıma ne alacağım konusunda da hiç bir fikrim yok. İlla yumurta kapıya dayanınca yaparım ben böyle işleri :) İki ayağım bir pabuca girecek illa. Yoksa içim rahat etmez =)

Sonsuzla akşam küs gibi uyuduk diyebilirim. İlk defa böyle uyuduk sanırım. Zamansız yapılan ufak bir tartışma yüzünden hem de. Nasıl canım sıkıldı anlatamam. Gece rüyamda kabustan başka birşey görmedim. Uykumda her uyandığımda da "sabah göstereceğim ben sana" diye söylendim içimden :)

Ama sabah ne oldu derseniz. Günaydın mesajı atmadım. Tabi beyefendi uyanınca tatlı bir mesaj atmış. Akşamdan eser kalmayan :) Tam o sırada işim olduğu için cevap yazamadım. Sandı ki ben triplerdeyim. Hemen arkasından aradı meşgule vermek zorunda kaldım. Ben arayınca da ikimizin de yelkenler suya indi tabi :) En kötü tartışmalarımız böyle olur umarım. 

Böyle uzun süre hiç tartışmıyoruz ve bize rahat batıyor sanırım anladığım kadarıyla :D Tartışacak şey arıyoruz, aksiyon arıyoruz resmen. Sonra tatlıya bağlıyoruz neyse ki birbirimizi kırmadan. Hatta hatırlayınca da tartıştığımız şeye gülüyoruz. Çok gereksiz geliyor =)

Öğleden sonra da ehliyetimi almak için buluştuk ve birlikte gittik. Emniyet köşelerinde sıraya girip bekledik :)

Çok istediğim ama bir türlü yiyemediğim pastadan yeme ümidiyle her zaman gittiğimiz yere gittik yine. Reklam yapmıyorum bakın :) Tabi ki yine menüye bakıp garsona o pastayı sorduğumda kalmadı dedi. Ya herkes ondan yiyor bitiyor yada ben nasıl zevksiz bir insansam satılmadığı için hiç yapılmayan bir pasta seçiyorum. Anlayabilmiş değilim :)

 Çok güzel bir gündü. Keşke bir de çok hızlı geçmese zaman :)

O araba kullanırken bizi fotoğraf çekmeye çalışmak en eğlenceli kısım. O surat ifadeleri o kadar tatlı ki trafiğe odaklanmış dünya umrunda değil :D  Sil onları çok çok kötü çıkmışım dese de hayatta silmeem. Emek verdim ben o kadar. Sanat bu sanat :D

İşte böyle blogdaşlar. Bu ara ilgilenemedim pek buralarla. Kusuruma bakmayın. Ama Ankara'dan dönüşüm muhteşem olacak =)

Aa bir de buyrun  şarkınız =) ♪ ♫

Güzel uykular herkese =)






7 Nisan 2014 Pazartesi

İşte Şimdi Tamamsın...

Bazen çok sevmenin de ötesinde çok güvenmeyi istedi kadın. Güvenmediğin birini sevemez misin diye düşündü. Tabi ki seversin hem de çok... Ama bir gün yanında olmayacağını bilirsin. Bilirsin de bir türlü dile getiremezsin." Bir gün gelecek başkasının yanında olacaksın değil mi "diye soramazsın. 

Korkarsın duyacağın cevaptan. Korkarsın duyacağın yalandan... O yalana yüreğini inandırmaktan, canının yanmasından korkarsın.


O yüzden de görmezden gelirsin o mühim soruyu. Gittiği yere kadar dersin. Olur ya belki değişir yanımda kalır. Teselli edersin çaresiz yüreğini.. Kendi yalanına inandırırsın onu. En acısı da budur.. Kendin söyler kendin inanırsın. Hatta inandığına inandırırsın kalbini, aklını...

"boşver bazı şeyler yokken güzel" demiş Özdemir Asaf.

Ve sonunda güvenmediğin bir adama duyduğun sevgi,aşk seni mutlu etmez hale gelir. Bu kadar severken karşılığının olmamasını yediremezsin gururuna. Vedalar acıtır canını bilirsin. Bu bir veda, bir çok hoşçakalı getirir beraberinde. Anılara, hatıralara, hayallere de veda edersin. Bazen gitmek gerekir işte, sol yanın istemese de...

Kalbini, aklını, bedenini, tüm ruhunu acıtsa da veda etmek, gitmek zorundasın işte...

Can Yücel'in de dediği gibi 
"Gitmek gerekir bazen,
Fazla yormadan,
Daha çok bıktırmadan,
Eğer vaktiyse;
Ardına bile dönüp bakmadan."

Dedim ya yüreğin istemeden gidersin. Sevmediğinden değil, çaresizliğinden gidersin.

Ama sevdiğin adama güvenmek kadar güzel bir şey var bir de. Belki de hayatın en güzel lütuflarından biri, insanlar için yarattığı...Zaten sevip de güvendiğinde daha da çok seversin elinde olmadan..

İşte o zaman gitmek aklının ucundan geçecek son şey bile olamaz. Bilirsin ki her zaman, her anda başını koyabileceğin bir omuz var.Seninle gülecek, seninle ağlayıp üzülebilecek bir kalp vardır artık. Yüreğinin yalnız atmadığını hissedersin. İşte şimdi tamamsındır. Çünkü insanı tamamlayan şey ruhunu tamamlayanın ondan hiç ayrılmayacağına inanmaktır.

Bugün bir kez daha şükrettim Allaha, hem sevdiğim hem güvendiğim bir kalp verdiği için bana..Ve bu mutluluğu yaşattığı için...
Güzel bir hafta sizinle olsun  


 ♪  Bu da  günün şarkısı olsun =)  ♫   




6 Nisan 2014 Pazar

Olmazsa Olmaz Mı? Miiimm :)

Mim vaktiii. Sevgili Keyaki beni mimlemiş. Teşekkür ediyorum ona. Konusu da pek tatlı =) Hemen söylüyorum. 

Diyor ki  “Twitter, facebook, tumblr gibi tüm sosyal medya kapansa… Son sözleriniz/tavrınız ne olur?”

Önce Facebooktan başlıyorum. Bir kaç ay öncesine kadar bağımlısı olmasam da kullanıyordum. Yani öyle her yediğini içtiğini, nerede kiminle ne yaptığını paylaşanlar kadar aktif olamadım hiçbir zaman. Arada bir şeyler paylaşmışlığım var tabi :) Benim face kullanımım genelde paylaşılanlara göz atmak şeklindeydi daha çok. 

Üniversitedeyken de sınavlarda kitaptan nereden nereye kadarmış, hoca son derste sınavla ilgili ne söylemiş, ders notları çıkmış mı şeklinde merakımı gideren gruplar vardı. En çok da orada işe yaradı facebook. Okula neredeyse hiç uğramayınca bunlar kıymetli şeyler tabi :) Yani o dönemde face kapansa çıldırabilir, ağıtlar yakabilir ve karalar bağlayabilirdim. Neyse ki verilmiş sadakamız varmış :)

Sonracığıma çeşitli sebeplerden dolayı facebook hesabımı dondurmak zorunda kaldım. Birkaç gün eksikliğini hissetmedim mi? Evet hissettim. Ama hayıırr ben nasıl yaşarım moduna girmedim yani. Böyle internete girince bir boşluk oluyordu. Hani yemek yersin karnın doyar ama böyle midende bir eksiklik olur ve sen ne istediğini bilmezsin ya bazen. Bilmiyorum size oluyor mu bana oluyor ama :D Ve genelde o eksiklik hep tatlı birşeydir.

 Ay neyse gece gece yine yemek konusuna girip de küfür yemek istemiyorum :D İşte öyle yani bendeki facebook eksikliği böyle bir his yarattı :) Hı bir de şu var. Mesela yurttan bazı arkadaşlarımla facede konuşurduk arada. Ama kapatınca artık hiç konuşmaz olduk. Ne yapalım buraya kadarmış :)

Geçiyorum twittera. Bir twitter hesabı açtım ve başta bana çok anlamsız geldi. Pek kullanmadım. Sonra yavaş yavaş kullanmaya başladım. Facebooktan daha çok hoşuma gitmeye başlamışken onu da dondurdum. Bendeki eksikliği facebook kadar bile hissedilmedi. Hemencik alıştım. Sanki hiç kullanmamış gibiydim. Twitter'ım olmasa da twittera giriş engellendiğinde çok sinir olmuştum orası ayrı tabi.

Tumblr hiç hiç hiç kullanmadım. Ne olduğunu ne işe yaradığını da bilmem. Ama meraklardayım yani. Bir ara el atmayı düşünüyorum =) Yani şu anda deseler ki tumblr kapandı, amaaan çok da tınnn derim :D

Bu arada instagram da hiç kullanmadım. Tam bir bakayım neymiş derken vazgeçtim. Bu da denenecekler arasında. Ay ben bunları deneyene kadar başka birşeyler çıkar kesin. Modası geçer. Ne kadar geriden geliyorum :)

Youtube konusunda herkesin hissettiği gibi o benim canım ciğerim, olmazsa olmazım :) Ne yapıp edip kapıdan kovsalar bacadan giriyoruz zaten.

Ve geliyorum bloggera. Vallahi kapatanı pıçaklarım. Daha şurada kaç ay oldu zaten. Kendisiyle aramda duygusal bir bağ oluştu. O bensiz, ben de onsuz yapamam. Çocuğum gibi bir şey oldu :D Ay  gözyaşlarımı tutamıyorum galiba :D Şaka bir yana gerçekten çok sevdim bloğu. Yazmak okumak yorum yapmak çok eğlenceli. Kapansa çok çok üzülürüm. Hatta internet ve bilgisayar anlamsız hale gelir benim için.

Benim bildiklerim bunlar. Başka varsa da hiç haberim yok vallahi. Sosyal medya kapsamında gayet pasif bir insanım. Vay anasını hiç olmadı bak şimdi bu. Bu akşam hemen tumblr denemesi yapmalıyım :D

Keyaki'ye teşekkür ederim tekrar.

Mimledim Siziiii =)


5 Nisan 2014 Cumartesi

Mod Haftasonu

Öncelikle kendi kendimin Avukatlar Gününü kutlayarak başlamak istiyorum =) Daha stajyer olabilirim ama bugünün ithaf edildiği kişilerden olduğumu düşünüyorum :) 

Bugün 5 Nisan olduğunun bile farkında değildim. Ofisteki sekreter Avukatlar Günümü kutlamak için aramasa hala da farkında olmayabilirdim. Tam da o anda annemle çarşıdaydık. "Herhalde böyle bir günde bir ayakkabı hediye etmek istersin kızına değil mi anne?" deyince yüzsüz yüzsüz, annem de hayır diyemedi tabi :D Bugünden çok kârlı çıktım anlayacağınız :D

Şimdi eve geldim. Hemen üzerimi değiştirip, makyajımı tamizleyip, saçımı tepeden topladım ve haftasonu moduma girdim   Haftasonunu canımdan çok seviyorum vallahi =)

Yaa bu GFC sorunu çözüldü, nasıl sevindim anlatamam. İlk kişiyi takip edebildiğimde gözlerime inanamadım. Vallahi sıkmıştı artık. Bu ne canım teknoloji çağında olacak şey mi? =)


Bir mimim var yapılacak. Sevgili Keyaki beni mimlemiiiş. Birazdan ona da el atacağım. Mimleri bekletmeyi hiç sevmem  

İki gündür Ankara'ya giderken yanıma neler almam gerektiğini düşünüyorum. Ve eminim ki kocaman bir valizle gidip herkesin elinde minicik çantaları görünce sinirlerim bozulacak :) Ama koca 1 hafta bu yani. Hava nasıl olacak bilmiyorum. Her ihtimali göz önünde bulundurup ona göre birşeyler almalıyım. Off oldum olası sevmedim şu valiz hazırlama işini. Üniversiteden kalma bir nefret bu.

Çünkü her seferinde valizin sapı ya otobüs muavininin yada taksi şoförünün elinde kalırdı. Adamların tepkileri de hep aynı olurdu "Ne var ya bunun içinde?"

Hiç unutmuyorum şu espriyi otobüs muavini yapmıştı. Valizin sapı koptu ve valiz yere düştü. "Abla yeaa ne var bunda bu kadar, münevveri mi koydun içine ne yaptın?" Bunun bende yarattığı hasarı anlatamam size.

Bu espri üzerine baya düşünmüştüm o an. Münevver? Valize koymak? Tabi o olayın üzerinden yıllar geçmiş, unutmuşum. Sonra adam şapşal şapşal bakmaya devam edince "hımm çok esprilisiniz" dedim yapmacık bir şekilde gülümseyerek. Deli dolu ortalık :D İşte o zamanlardan beri valizlerden nefret eder oldum. 

Ama yolculukları çok seviyorum. En kötü özelliğimse yolda asla muhabbet edememek :) O yüzden tanıdık biriyle yolculuk yaparken strese giriyorum. Hiç konuşmuyorum. Acaba yanlış anlıyor mudur diye düşünüp duruyorum. Yolculuk arkadaşı olabilecek en son insanım sanırım.

 Bana göre yolculuk şunlardan ibaret: Kulaklık, müzik, kitap ve cam kenarı  ツ  Bunların dışına çıkamıyorum ne yazık ki. Cam kenarı için çok mücadele etmişliğim var. Özellikle cam kenarı alıyorum bileti. Bir bakıyorum başka bir bayan oturuyor. Bir de "ben cam kenarına bilet almıştım" deyince sanki haklıymışçasına "cam kenarı benim" diye diretmiyorlar mı çıldıracak gibi oluyorum. 

Bir de yolculuğun kabusu yaşlı teyzeler. Anana, babana, gittiğin yere, çalıştığın, okuduğun yere, yaşına, evli bekar olup olmadığına kadar herşeyi öğrenmek isterler. Çeneleri hiç durmaz yol boyunca. Benimkiler biter sonra kendi hayatını anlatmaya başlar. Komşusunu gelinini falan çekiştirir. Sen de dinlemek zorunda kalırsın tabi.

Ha bir de çocuklu kadınlar. Hele bir de o çocuk olmuştur 4-5 yaşında kazık kadar. Onu ortamıza oturtmaya çalışır. Çocuk elimdeki telefona falan saldırır. Ayağıyla beni tekmeler, pantolonumun her yeri ayak izi olur. Ayyy nefretlik :D

İçim şişti, soğudum yolculuktan. Gitmiyorum ben yaaa :D

Kendime bir kahve yapayım müziğimi de açayım azıcık kendime geleyim  ♪ ♫ 
Bu da dileğim olsunn :)


Hoşçakalın =)   

3 Nisan 2014 Perşembe

8 Gün Sonra Ankara...


Evet başlıktan da anlaşıldığı üzere Ankara'ya yolculuk var. Staj eğitim programıymışşş. Yine saçmasapan mecburiyetler. 
Sabahtan akşama kadar ders olacakmış poooff. Hem de 1 hafta yaa insaf. 10 saat yolculuğu da cabası.

Hiç gitmek istemiyorum. Ama mazeret uyduracak durumda da değilim ne yazık ki. 

Ankara hep soğuk bir şehir gibi gelmiştir bana. Ablam orada otururken gitmiştim. Hiç sevmemiştim. Ama çok oldu tabi gideli. Böyle sanki eksik birşey var orada ama çözebilmiş değilim. Neyse boğaz yapacaklar ya hani! belki de o eksiklik budur :)

 Belki de sadece bir önyargı. Bu sefer fikrim değişir diyeceğim ama hoş bir sebeple gitmeyeceğim için sanmıyorum. 

Yarın cuma yaaa. Oh şükürler olsuun :) Çok bunaldım bu hafta. Haftasonu gelse de bir yaysam kendimi pijamalarımla. Tabi annem temizlik diye başımın etini yemezse. Beni evde yakalamışken köşe bucak temizletmeye bayılır kendileri :)

Gerçi ben de bir süre sonra kendimi kaptırıyorum ay orayı da temizleyeyim burayı da derken saatlerce cebelleşiyorum. Bazen eğlenceli bile olabiliyor. Mutfakla pek aram olmasa da temizlikle iyi anlaşıyoruz :)

Artık sokakta kedi gördükçe gülesim geliyor yaa. Psikolojim bozuldu sanırım. Kediler bana hiç bu kadar manidar gelmemişti şimdiye kadar. 

Ay benim yine karnım aç yaa. İki gündür bu saatlerde hep açıım. Ne oluyor ki bana böyle. Canım ne istedi şimdi biliyor musunuz? Bir kuşbaşılı pide olsa hiç fena olmaz :D Ayy hayal ettim. Dur bir fotoğrafına bakayım da bari gözüm şenlensin.


Ouuf. Hayatımda ilk defa görsellerden böyle birşey aradım. Sıyırmaya az kaldı. Neyse ben bir mutfağa gideyim en iyisi. Bulduğumla yetineceğim artık. Ama hiçbirşey yukardakinin yerini tutamaz o da ayrı =)

İyi geceler hepinize =)


Uykuya Direniş

Çok uykum vaar. Bu ara kaç saat uyursam uyuyayım dinç kalkamıyorum. Kendimi 70lik teyzeler gibi hissediyorum sabahları. Çok uykum olmasına rağmen ve sabah bilgisayar başında geçirdiğim şu dakikaları hatırlayıp kendimi "pıçaklayasım" geleceğini bilmeme rağmen buradayım ve direniyorum. Ayy bu cümleyi kurarken yorulduuum :)

Sanırım 2 saate yakın bir süredir bugün yapılan paylaşımları okuyorum. Daha okumak istediklerim var ama  dayanamıyorum. Göz kapaklarım yerçekimine yenilmek üzere.

Bilgisayar başında olduğum süre boyunca Titania'nın önerisi üzerine dinlemeye başladığım Radyo Eksen'i dinliyorum. Çok hoş ve dinlenesi şarkılar çalıyor. Değişik, farklı.. Bazen de ergenliğimin en çekilmez dönemlerinde dinlediğim eski şarkılar çalıyor. Bir şeyler hatırlatıyorlar bana gülümsüyorum =)

Uykum var şikayetimden sonra şuna geçiyorum okuyucu. Karnım da aç. Ve hatta sanırım açlık sınırını da geçmiş olmalıyım ki midem gurultularla isyan ediyor. Şunu bekliyorum, her gece odanın kapısından kafasını uzatan annem bir gelse de hal hatır sorsa bana ne güzel olur   Ben de "acıktım sanki anne yaa" diye bir gönderme yapsam. Belki insafa gelir de bir şeyler hazırlar kızcağızına diye düşünüyorum. Ama yok. Bu akşam gelmeyesi tuttu. İş başa düştü yapacak bir şey yok. Bu gurul gurul sesle de uyunmaz ki.

***

1 Nisan şakamdan bahsedeyim bari gelmişken :) Şu an boynumda olan ve çok sevdiğimden bahsettiğim sevgili kolyeciğimi bana doğum günü hediyem olarak veren "Sonsuz"la -aa bak böylece isim de bulduum. sevdim ben bu ismi sevdim. Bundan sonra erkek arkadaşımın ismi Sonsuz olsun :)- telefonda konuşurken bir uyuzluk yapasım geldi. 

"yaaa inanmıyoruuumm" diye inandırıcı bir ses tonuyla "kolyem yoook" dedim. "Evde bir yere düşmüştür yaa, sabah bakarsın telaşlanma hemen" dedi. "Ya bulamazsam, çok üzüldüm yaa" şeklinde acıtasyona devam ediyorum. "Gider alırız aynısını bulamazsan, ne olacak ki olabilir, kaybolabilir" diyor Sonsuz da. 
O kadar da masum geliyor ki sesi. Kıyamam kii =) "Şaka yaptıım. Boynumda, kaybolmadı" diyorum sonra. "Küçük bir 1 Nisan yapayım dedim" diye gülüyorum. Sonra bir sessizlik...Sonra bir daha sessizlik.. Sonra bir daha...

İçimde bir korku. "Alo, alo aşkım orada mısın?" 
 "Sen benle dalga mı geçiyorsun Seda yaa. Ben bütün gün yorgunluktan ölmüşüm. Gecenin bu saatinde benle dalga geçmeye çalışıyorsun" şeklinde ciddi bir ses tonu. Ne diyeceğimi şaşırdım. O kadar gerçek ki o ses tonu. " Ya ne var ki bunda kızacak? Kızmadın değil mi sen de bana şaka yapıyorsun Aşkım. Biliyorum şakaa" derken "Tamam Seda ya konuşmak istemiyorum. İyi geceler sana" deyip kapatıyor telefonu suratıma. 

İçimden "yok canım kızmış olamaz. Böyle ufak bişey için kızılır mı? O da şaka yapıyor bana" diyorum. İnanmıyorum kızdığına ama ufak bir ihtimal var tabi. Ya cidden kızdıysa. Hemen arıyorum. Sonuna kadar çalıyor açan yok. Vallahi yok. Aha şimdi yandım diyorum kendi kendime. Hemen mesaj kutusuna dalıp "böyle basit birşeye kızdıysan beni çok üzdün bunu bil" yazıp heyecanla gönderiyorum. Gözüm de ekranda. Bir yandan da yok canım kızmaz diye kendimi teselli ediyorum.
Yihuuu arıyooor :)

Daha çaldığını görür görmez açıyorum. Kahkaha atıyor yaaa pislik :D "1 Nisan öyle değil böyle olur" diyor tabi beklediğim gibi. Sonra inandın mı inanmadın mı muhabbeti dönüyor bir süre :)
Ama bir an gerçekten o kadar korktum ki. Şaka olması için çok dua ettim içimden  


Ayy iyi ki var yaa seviyorum Sonsuzu =) Bugün birlikteydik 3 saat falan çay kahve keyfi yaptık. Sonra beni eve yakın bir yere bırakmaya çalıştı arabayla. Kimsenin görmeyeceği şekilde! Küçük yerde insanların fantezileri yüzünden böyle işkencelere maruz kalabiliyorsunuz. Ha birlikte dolmuşa binmişiz ha arabaya binmişiz. Akıllarına getirdikleri saçmalıklar yüzünden olan bize oluyor, deli oluyorum. Mahallede kaç tur attık müsait yer bulacağız diye :)

Özlüyorum yaa, haftada bir gün görüşmek çok aaazz. İşkence gibi hatta :) Ama olsun özlemek de güzel  

11 Nisan'da da sonsuzun doğum günü ve ne yapacağıma, ne alacağıma henüz karar vermiş değilimmm. Az da kaldı yaa. Bir erkeğe hediye almak kadar zor birşey olamaz sanırım.

Neyse ben kaçayım artık. Midemin gönlünü yapıp uyuyayım. İyi geceler, güzel rüyalar hepinize a dostlar  


1 Nisan 2014 Salı

Kedidir Kedi! Kedinin de başını yediler!

Bir devletin Enerji Bakanı oyların sayımı sırasında çeşitli şehirlerde gerçekleşen elektrik kesintisini "trafoya kedi girmiş. kısa devre yapmış" şeklinde açıklayabilir mi yaa? Bir millet bu kadar salak yerine koyulabilir yani. Ama bu millete müstahak tabi orası da ayrı. Kendi kendini salak yerine koydurtursan acımazlar.
 
Bu açıklamayı gazeteciler şaka sanmışlar. Ben de öyle sandım ama gerçekten. İlahii Bakan!!  O anda da sevgili bakanımız "espri yapmıyorum arkadaşlar" diyor. Hayır bırak da gülelim yani. Başka ne yapılır ki bu açıklamaya.
 
 
Madem trafoya kedi girmiş elektrikler ondan kesilmiş. Ben de şöyle diyorum "arkadaş Mart'ta seçim yapmayın o zaman. Belki kedi hovardalığa çıktı. Mart ayı onların ayı" öyle ciddi açıklamaya anca bu karşılık yakışır.
 
Kedinin de başını yediler!
 
Oyların tekrar sayılması için bir sürü itiraz var. İnsanlar haklı. Bu devlete nasıl güvenilir ki? Dünyaları götürdüler utanmadılar da birkaç oyu mu çalamayacaklar? Tekrar sayılıp bir yanlışlık çıksa bile kızarmaz bunların yüzü. Minareyi çalan kılıfını da hazırlamıştır ne de olsa.
 
 
 
 
 


Haylazlığın Son Raddesi

Bu sabah alarm çaldı ben kapattım, alarm çaldı ben kapattım. Yataktan kalktığımda saat 08:30'du. Annem uyandırmasa hiç niyetim yoktu kalkmaya. Bunu bilinçli yapmıyorum. Nasıl oluyor anlamıyorum. Alarmı kapattığım gibi uykuya dalıyorum. Geç de yatmadım aslında.

 Alarm deyince önceden çoğumuzun evinde bulunan içinde horoz ve tavuk olan çalar saatler aklıma geldi. Deli gibi çalar ödümü patlatırdı.
 
Neyse kalktım apar topar hazırlandım güya. Hazırlanana kadar da 09:30 oldu. Çabuk hazırlandığımı düşünmüştüm oysa ki. Tabi geç kaldığın halde on defa kıyafet değiştirirsen, saçını yapmak için uğraşırsan olacağı bu. Ofise geldiğimde utandım resmen. Sanki babamın iş yeri. Ne kadar yüzsüzüm ☺
 
Bir de şimdi oturmuş bunları yazıyorum. Bu kadar da olmaz 
 
 
 
***
 
Az önce gazete okuyayım dedim açmamla kapamam bir oldu. Artık haber de izleyemiyorum çünkü o balkon konuşması denen terbiyesizliği gördükçe delleniyorum. Bıkmadılar aynı şeyleri yayınlamaya. 
 
Gazeteye göz gezdirirken Tunceli'nin Ovacık İlçesinde Türkiye'nin ilk TKP'li belediye başkanı başlıklı haber dikkatimi çekti. Mutlu oldum nedense. Bazıları bu gibi durumlarda neden oyları bölüyorsunuz gibi eleştiriler yapıyor.
 
Demokrasi demokrasi diye tutturuyorsunuz iktidar ve muhalefet partisi dışında başka parti istemiyorsunuz. Olur canım olur. Zaten böyle giderse tek partili devirlere az kaldı.
 
Neyse bak sinirlendim yine. İşte bu haberi televizyonda da izledim az önce. Ay bir mutlu oldum yahu :) Adamın söyledikleri de çok olumlu. Sevinci gözlerinden okunuyor =)
 
Bazıları da ne komünizmi ya komünizm mi kaldı diyor.
 
Tabi komünal bir toplum olarak yaşamanın imkanı da yok artık bu devirde. Hiçbir devirde olmadığı gibi.  Hele birde bizim kadar bol "sınıflı" bir toplumda... Adam da zaten sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı  bir toplum yaratacağım demiyor ki. "Ovacık halkı yönetimde tek yetkilidir, bizler onların temsilcisiyiz" demiş kendisi. Umarım dediği gibi olur. Belediye başkanları temsilci olduklarını unutuyorlar da genelde!
 
***
 
Bugün 1 Nisan sahi. Çocukken ne saçmalıklar yapardık 1 Nisan şakası diye. Günler öncesinden planlardık. Uzun yıllar sonra ilk defa 1 Nisan şakası yaptım. Ama acısı fena çıktı. Onu da sonra anlatayım bu kadar çene çaldım yeter :)
Şu 1 Nisan nereden çıkmış onu da araştırayım bakalım. Merak ettim şimdi.
 
Görüşmek üzere :)