13 Aralık 2016 Salı

Söylenecek Söz mü Kaldı?


Zalimlerin dünyasında mazlumlar ölümlere misafir edilirken,
yeryüzünü cehenneme çevirenler ise iktidarlarının cennetlerine misafir oluyor.
Çünkü onlar için ölüme misafir edilecek ve gelecekleri çalınmış binlerce genç var. 
(Birgün Gazetesi- Turan Eser)




30 Kasım 2016 Çarşamba

Beklenen Gün Geldi Bile


Yarın akşam Eskişehir yolcusuyum. Serkan'ın askere gittiğinden bahsetmiştim size. Yemin törenine gideceğiz ailesiyle beraber Eskişehir'e. Serkan gideli 1 ay oldu. Kolay mı geçti tabi ki hayır. Yokluğuna alışmak zor geldi.Ama her akşam mesajlaşıyoruz, her gece arıyor. Sesini duyabiliyorum. Gittiği yerin Eskişehir olması çok rahatlattı beni. En azından rahatça haber alıyorum, güvenli bir bölge olduğunu biliyorum. Dağıtım yerinin yine Eskişehir olması, şehir değişikliği yaşamayacak olması da teselliydi bizim için. 

Beklenen gün geldi anlayacağınız. Heyecanlıyım. Böyle sanki yeni çıkmaya başladığımız zamanlar gibi. Haftasonu kuaföre gittim saçıma ombre yaptırdım, kaş bıyık olayları falan işte :D Ne giysem diye düşünüyorum deli gibi. 3 senedir çıkıyoruz bunları düşünmeyeli çok zaman olmuştu. Tamam tabi ki saldım çayıra mevlam kayıra der gibi paspal değildim ama en azından ne giysem diye günlerce düşünmezdim :D Yaz olsa seçenek fazla da kış olunca hele de bu soğukta lahana gibi kat kat giyinmekten başka çare yok. Kırklareli şu an o kadar soğuk ki Serkan Eskişehir'in soğuğu da bizim orası gibi dedi. Tören için dışarda ne kadar bekleyeceğimiz de belirsiz. Sarıp sarmalanmak lazım o halde. 

Cuma günü yemin töreni. Cuma ve Cumartesi akşamı da orada kalacağız. Serkan da izinli olacak. İki gün beraberiz yehuu :D Düşünüyorum da askerlik sebep olmasa belki de Eskişehir'e ömür boyu hiç gitmeyecektim. Porsuk Çayının kenarında salep içemeyecektim belki de :)

Bu arada gece yolculuğu en sevdiğimdir. Her ne kadar bazen camda sadece kendi yansımamı görsem de...


25 Kasım 2016 Cuma

Bora'nın Kitabı / AYŞE KULİN



Gizli Anların Yolcusu'ndan sonra serinin ikinci romanı Bora'nın kitabı. Gizli Anların Yolcusunda anlatıcı İlhami iken bu romanda anlatıcı Bora bir diğer  adıyla Bedrettin. 

Romanda beni en etkileyen kısımlar Bora'nın çocukluğuna ait anıları ve aile yapısı, o toplumdaki insanların yaşam tarzları ve en önemlisi kadına karşı yapılan ikinci sınıf insan muamelesi. Annelere, kadınlara, kız çocuklara, kız kardeşlere yapılan baskılar, dayaklar, zorlamalar. Kız çocuklarının para karşılığı babası,dedesi yaşındaki adamlara satılması. Tüm toplum üzerinde etkili olan dini baskı, hocalar, imamlar, tabular...  Bu kaosta büyümeye, yetişkinliğe yol almaya, cinselliği öğrenmeye çalışan iki çocuk. Bedrettin ve Recep...

Bora'nın öyle bir aile ve çevreden çıkıp bulunduğu yere gelmesinin aşamaları. Kimliğini gizleme çabaları. İlhami ile tesadüfen karşılaşmalarından sonra başlayan asıl macera. En sevdiği çocukluk arkadaşı Recep'le karşılaşmasından sonra alt üst olması. 

İlhami ile Bora'nın, iki erkeğin birbirine duyduğu bağlılık, sevgi, aşk ne derseniz adına artık. Adı ne olursa olsun bizim düşünce kalıplarımızın sınırlarını zorlayan romanlar bunlar. Bu defa bunları Bora'nın ağzından dinliyoruz. Her ne kadar iki erkeğin birbirine duyabileceği aşk güzel anlatılmışsa da ben yüzeysel kaldığını düşünüyorum. Yani bir aşk değil de sanki çıkar ilişkisi gibi yansıtıldığını hissettim bazen. Belki de alışıldık bir konu olmadığından öyle düşündüm.

Serinin 3. romanı Dönüş. Bu romanda da olaylar İlhami'nin kızı Derya'nın bakış açısıyla anlatılıyor. Henüz almadım. Kimileri aynı olayların farklı kişilerin ağzından anlatılması sebebiyle Dönüş'ün fazlaca tekrara düştüğünü 2. romanda bitirilmesi gerektiğini düşünüyor. Ancak ben yine de seriyi yarım bırakmak istemiyorum. Şimdilik Ayşe Kulin'e ara verdim ama Dönüş'ü de okuyacağım mutlaka. 



12 Kasım 2016 Cumartesi

Yaz, Yaz, Yaz...


Allahım yaşasın haftasonu ! Koca gecedir durup durup yarın öğlene kadar uyuyacağım uykunun hayalini kuruyorum. Sanırsın ki günde 12 saat çalışıyorum. Bugün de ablam bize geldiği için 3'te çıktım ofisten. Aslında ablam bahane oldu biraz zaten durasım yoktu. Ablişkom bunu duysa saçımı başımı yolar :)

Bloğa döndüğüm için mutluyum ya. Valla özlemişim. Daha tam olarak okuyamadım herkesi. Öyle bir göz attım kim en son ne yazmış diye. Haftasonu bol bol okurum artık. Malum Serkan da olmayınca plansız haftasonları kaldı başıma. Önceki yazımı okumayanlar için bir dip not : Serkan askerde :(

Ailesine gidiyorum sık sık. Yalnız kalmasınlar diye. Ben iş güç bir şekilde oyalanıyorum. Ama onlar daha çok zorlanıyorlar. Serkan tek çocuk olduğundan yokluğu zor geldi ailesine. Annesinin en ufak bir şeyde gözleri doluyor. Diğer oğlunu yıllar önce trafik kazasında kaybetmiş olmalarının da etkisi var tabi. Bana "Allah seni diğer çocuğumuzun yerine verdi. Kızımızsın sen bizim" dedikleri zaman kendimi kötü hissediyorum. Aslında sevinmem lazım, mutlu olmam lazım ama ne bileyim. Sanki çocuklarının yerini almaya çalışıyormuşum, ona ihanet ediyormuşum gibi bir his. Tarif edemiyorum tam olarak. Gerçekten çok zor Allah kimseye yaşatmasın. 

Serkan askerdeyken ben de dekorasyon siteleriyle meşgul oluyorum bol bol. Düğünümüze 10 ay var daha gerçi ama anca karar veririm ne istediğime. Bu kararsızlıkla nasıl olacaksa. Sanki eşyayı bir kere alıp ömrümün sonuna kadar başka bir şey alamayacakmışım da bu yüzden iyi karar vermeliyim gibi hissediyorum. Zor valla. Biz bayanların beyni hep ayrıntılara çalışıyor.

Evimiz bitmek üzere. Son işleri kaldı artık. Bir kaç haftaya anahtarı teslim edecekler. Evi almadan önce bakmaya gittiğimizde inşaat halindeydi. Ama o haliyle bile en güzel hayalleri kurduk bir anda. Hemen dizayn ettik kafamızda. Koltukları şu tarafa koyarız, yemek masası karşı duvara, boydan boya camın önüne iki tane sallanan sandalye, öyle göz yoran eşyalar almayız, herşey sade ve huzur verici renklerde olur, balkonu camla kapatsa mıydık acaba, yoksa böyle balkon özelliğini kaybetmeden kalsa mıydı ve daha bir sürüüü plan. 

Serkan'ın annesi aradı bugün eve bakmaya gidelim mi son işler tamamlandı mı merak ettim dedi. Gitmek istemedim, içimden gelmedi. Sanki Serkan olmadan oraya gitsem bir burukluk olacaktı içimde. Ben gelmesem, siz gidin dedim. Genelde evde ne oldu ne bitti en çok merak eden bendim, habire bakmaya giderdik. İnşaatta çalışan ustalar bile beni görmekten bıkmıştır eminim. Bugün reddedince kadıncağız da bir afalladı. 

Serkan gideli tam 10 gün oldu. Daha 5 buçuk ay var. Bizim uzak kalma durumumuz pek olmadı. Bir kere ben 1 hafta Ankara'da kaldım. Kavga gürültü birbirimizi yedik. Bir kere Serkan İstanbul'a gitti 2 gün o zaman da birbirimizin canını okuduk. Ki normalde her gün görüşen bir çift de değiliz yani. Ama farklı şehirlerde olmak bizi geriyordu. O yüzden askerlik korkuturdu beni biraz. Ya yine birbirimize işkence yaparsak diye. Ama neyse ki şimdilik herşey yolunda. Böyle de gidecek gibi görünüyor ama bakalım. 

Oh ne iyi geldi yazmak :)

İyi geceler. Tatlış rüyalar herkese...


10 Kasım 2016 Perşembe

Gizli Anların Yolcusu / Ayşe KULİN





Bu ara kendimi oyalamanın tek yolunu kitap okumakta buluyorum. Serkan da askere gidince malum iyice yalnızları oynamaya başladım. Hayatımdaki büyük boşluğu başka karakterlerin hayatlarıyla doldurmak işime geliyor olabilir.

Bu seriye biraz başlamak -zorunda- kaldım diyebilirim. İnternetten son kitap alışverişi listeme Ayşe Kulin'in Handan'ı da katmıştım. Meğerse Handan Gizli Anların Yolcusu/Bora'nın Kitabı/Dönüş serisinin son romanıymış. Alınca öğrendim. Bu nedenle de seriyi almak farz oldu.

Gizli Anların Yolcusu Türkiye şartlarında normal karşılayamadığımız bir aşkı konu alıyor. İlhaminin yaşadığı hüzünlü bir olay nedeniyle birbirinden uzaklaşmış ailesi... Bora'nın zorlu şartlarda sosyal baskıyla geçen çocukluğu ve kaçışı, başka kimliğe bürünmesi... Aynı iş yerinde çalışan İlhami ve Bora'nın birbirine duyduğu yakınlığın zamanla aşka dönüşmesi, insanlardan bunu gizlemeye çalışmaları ve Bora'nın hatırlamak istemediği çocukluğuna dair bir karakterle karşılaşması... İlhami'nin değişen cinsel tercihine ilişkin kimliğini kabullenme çabası... Bunu ailesinden gizleme uğraşları.

Akıcı, insanı sıkmayan ve bir çırpıda bitirebileceğiniz bir roman. Biraz da tepki toplamış bir seri sanırım. Gerek konusu, eşcinselliği işlemesi, gerekse cinselliğe fazla yer vermesi nedeniyle. Genel anlamda sevdim bu romanı. 

Şimdi Bora'nın Kitabı'na başladım. Boranın çocukluğu gerçekten üzücü ve hadi canım var mı böyle hayatlar dedirtiyor insana. Eminim ki var. Malesef var. Bitirdikten sonra bu romanla ilgili de yazacağım. Hoşçakalın :)


...




3 Kasım 2016 Perşembe

Dönüş


Uzun zaman oldu yazmayalı demek bile verdiğim arayı tarife yetmez sanırım. Gerçekten çok oldu... Blogda nereden ne yapıldığını bile unutmuşum o derece. 

Artık eskisi gibi yazabilir miyim bilmiyorum. Ne paylaşmak istediğimi de bilmiyorum. Hayatımda ufak tefek değişiklikler oldu. Mesela sözlendim, ardından nişanımızı yaptık, düğün tarihimizi belirledik ve en büyük değişiklik Serkan'ı askere gönderdik. İki gün oldu gideli... Yokluğu garip geliyor. Ama 5 buçuk ay sabır...

Takip ettiğim bloglara baktım biraz. Neler olmuş, neler değişmiş, kimler var kimler yok... Bazı bloggerlar terk etmiş buraları benim gibi. Kimisi yazmayalı çok olmuş kimi temelli gitmiş. Eksilenlerin yerine yenileri gelmiştir eminim ki. Çok geri kalsam da bir ucundan yakalarım umarım...