Yıllar öncesiymiş fotoğraftaki an. Oradaki yüzlere baktığımda kimisi orada olmaktan memnun bir ifadeyle gülümserken, kimisi sadece istemeyerek orada bulunmanın verdiği sıkıntıyla yapmacık bir gülümsemeye sığınmış. Fotoğraf çekildikten sonra dudaklarının kenarında zorla oluşturdukları kıvrım hemen aşağıya düşmüş olmalı.
Bunları düşünürken radyoda dedemin en sevdiği türkü başlıyor. Selanik türküsü "Çalın Davulları" Hasta zamanlarında sadece uzanıp o eski lacivert teypte takılı olan kasedi açmamızı isterdi. En sevdiği balkan türküleri sıralanmıştı o kasedin içinde.Bir Fırtına Tuttu Bizi de onlardan biriydi.
O türküleri dinlerken neler düşündüğünü o kadar merak ederdim ki. Ama hiçbir zaman soramadım. Nedense sanki birine aşıkmış da kavuşamamış gibi hissederdim onun o halini görünce. Kimdi, nasıl biriydi acaba diye sorular sorardım içimden. Çocukluk işte. Nedense o türkülere en çok aşkı yakıştırırdım.
Dedemi kaybettikten sonra babam ne zaman bu türküleri dinlese gözleri dolar. Özellikle bazı türkülerde sesi açar ve sadece dinler. Gözleri dolduğunda başka yere bakar. Biz görmeyelim diye. Oysa çoktan görmüşüzdür.
Aynı türküyü dedem dinlerken bana aşkı, babam dinlerken de dedemi hatırlatıyor. Ve bunu yazarken bile zorlansam da bir gün babamı kaybettiğimde bu türküleri dinlerken benim boğazımda da bir şeyler düğümlenecek. Tıpkı babam gibi gözlerim dolacak ve başkalarıyla karşılaşmasın diye gözlerim, sadece yere bakacağım.
İnsan neden ağlamaktan utanır ki? Neden saklamak ister? Oysa ağlamak da gülmek gibi belki de "en insanca" duygulardan biridir. Ama o anı hep saklamak isteriz. Sadece biz görelim, sadece biz bilelim.
Sanırım çocuk olmanın en güzel yanı gerçekten de insanın avazı çıktığı kadar bağırarak ağlayabilmesi. Utanmadan, içinden geldiği gibi...
Bu türkülerin bana hatırlattıkları ve boğazıma düğümledikleri her zaman iki kişilik olacak... Hatıralar sıralanacak gözlerimin önünde. Hani vapur ilerlerken martılar çığlık çığlığa atılan simitleri kapmak için yarışır ya, ben de tam tersi içimdeki o çığlıkları bastırıp yalnızlığımla savaşacağım.
Ama hep derler ya, hayat devam edecek işte. Yine bir güneşle gün doğacak, saatim çaldığında yine ilk işim perdeyi aralayıp pencereden dışarı bakmak olacak ve acele acele atıştırılan bir şeyler ve çayla birlikte güne başlayacağım. Sırtımda yüklendiğim sorumluluklarımla..
Hayat hep gidişlerle dolu. Kavuşmalarla da dolu olduğu kadar. Ve hep beklemek zorundayız, umut etmek zorundayız. En azından ben umudumu kaybedince her şeyi kaybetmiş gibi hissediyorum kendimi.
Ve hayatta hep bir şeyleri özlemek zorundayız. Bazen geri gelmeyeceğini bile bile özlemek...Hiçbir güzellik, mutluluk sonsuz değil. Ve hep bir şeyleri geride bırakıp unutmak zorundayız. Hayat işte, hep istediği gibi yaşıyor.
Bir şeylerle hatırlanmak, insanlara hatırlanacak anılar yaşatmak...Fotoğraf diyordum değil mi? Nereden geldim buraya ben şimdi? Bilmiyorum. Bunları neden yazdığımı soracak olursanız, inanın bunu da bilmiyorum. Galiba öylesine bir şey işte...
Öylesine bir hüzün...
Zamanla hüznün sadece hafifler hiç gitmez ama bunun tatlı bir hüzün olması senin benim hepimizin elinde. Sadece kayıpları değil yaşanan o güzel, komik anılara daha çok sarılmalıyız.. Herkes anımsandığı zaman insanın yüzüne tebessüm verebilmeyi istemez mi?
YanıtlaSilYaşanan kayıplara üzülmek yerine güzel anılara sığınmak en güzeli tabi ki. Anımsandığımızda yüzlere tebessüm vermek dileğiyle o zaman :)
Silçok duygu dolu olmuş...ağlattın beni:( bak bir balkan türküsü dinlerken okudum ya bunu daha diyecek bişi yok...https://www.youtube.com/watch?v=wh7tZFT29k8 hıdrellezle ilgili bir balkan türküsü:( sevgiler...biz de balkanlardan geldik...selam olsun...tüm güzel ruhlara...toprakları bol olsun...nur içinde yatsınlar..
YanıtlaSilKıyamam kiii :) Ağlamak yok :) Ne güzel bir tesadüf olmuş öyle. O türküyü çok seviyorum ben de. Aminn ...
SilAh, rahmetli dedeciğim geldi benim de aklıma.. ♥
YanıtlaSilAğlamak nedense hep kötü bir şeymiş gibi kazındı aklımıza; 'güçlü dur ağlama çünkü ağlamak zayıflık' gibi cümlelerle. Bu yüzden ağlarken bile özgürce ağlayamıyoruz, çok ses çıkarmamaya çalışıyoruz. Halbuki insanı ne kadar rahatlatıyor.
Geçmişten kopamıyoruz, bazı anılar acı verip, bazıları tebessüm oluştururken, bazıları da böyle hüzünlendiriyor işte. Ah bir de o şarkılar, türkülere ne demeli? Hatırlanmadık şey bırakmıyorlar zihinde...
Herkesi hüzünlendirmişim ya :)
SilKesinlikle öyle ağlamak sadece bir zayıflık göstergesi olarak algılanıyor. Belki öyle belki de değil bilemiyorum. Ama insanı rahatlattığı kesin.
o bişey degilde , vapurla giderken martiya simit atarken hep elimdeki simidi kapiyolar bunu napicaz?
YanıtlaSilHaha :) ona bir çözümüm yok malesef. Kaptırma nereye bakıyorsun demekten başka birşey gelmiyor elimden :D
SilHiç kavuşamayacağın birini özlemek, hatıraları tebessümle anarken içinin sızlaması kolay değil. Ama kabullenmek zorundayız ne desek giden dönmüyor...
YanıtlaSilÖyle tabi ki. Hatıraları tebessümle hatırlamak da güzel. Kabullenmek hala zor gelse de.
SilBüyümeyi hiç istemedim.
YanıtlaSilBüyüdükçe insanlar daha az gülüyordu çünkü.
Çocuk olmanın en güzel yanı, istediğin zaman ağlayabilmekti.
Büyüdükçe insanlar gizli gizli ağlıyorlar çünkü...
bence susmak gerek şu an :(
Kim söylemişse çok yerinde ve doğru söylemiş. Büyümenin en büyük kayıplarından biriaz gülmek ve gizli ağlamak sanırım.
SilNe güzel söylemişsiin öyle toplum içinde ağlama fobim var asla ağlamam aslında en insanca duygumuz dimi.
YanıtlaSilÖyle şeyler düşünme lütfen babalar hep ölmez ki :)
Ben de başkalarının yanında ağlamamak için tutarım kendimi hep. Ama bazen ne kadar uğraşırsam uğraşayım bir damla aktıysa gözümden bırakırım kendimi hemen :)
SilGüzel şeyler düşünmek lazım haklısın :)