30 Ocak 2014 Perşembe

Son Fotoğraf Olmasın


Bugün hastaneye ananemi ziyarete gittim. İki gün kadar yoğun bakımda kaldı. Bugün odaya almışlar. Önce ablam gitti. Hemen beni sormuş geldim mi gelmedim mi diye. Gözleri de çok iyi görmüyor. Teyzemin torunu odaya girince onu ben zannetmiş. " Ah benim güzel kızım gelmiş. En çok onu seviyorum ben "demiş. Tabi ablam hemen beni aradı. "Ananemi ayrı odaya aldılar seni görmek istiyor galiba" dedi. Hemen hastaneye geldim. 

  Odasını buldum. İçeriye girince sevindi tabi. Kıyamam ona... Aynı çocuk gibi. Yaşlılık insanı gerçekten çocuklaştırıyor. Bana sımsıkı sarıldı. Beklediğimden iyi gördüm onu. Keyfi de yerindeydi. Sürekli gülecek birşeyler buldu kendine. Bizi de güldürdü tabi :) Kulakları da iyi duymadığı için bizim söylediklerimizi yanlış anlayıp çok alakasız cevaplar verince komik anlar yaşanabiliyor :) 

  Bana "İnşallah senin düğününü de görürüm. Bastonla mastonla da olsa gelip göreceğim seni öyle" diyor. Sonra vazgeçip ama o kadar ömrüm kalmamıştır diye mırıldanıyor sessizce.

Haftaya kalbinden ameliyat olacak. Ama yaşı ve sağlığı bu ameliyatı kaldırabilecek mi bilmiyorum. 

Hastane odasında fotoğraf da çekiliyorum ananemle. Çekilmeden önce oturuşunu düzeltiyor. Başörtüsü düzgün mü diye kontrol ediyor. Sonra fotoğrafları ona da gösteriyorum. Görmeye çalışıyor ama gözlerinin tam olarak seçmediği belli. Çünkü teyzemin kızıyla çekildiği fotoğraf için bana dönüp ay ne güzel çıkmış kızımla resmim diyor. Yani teyzemin kızını ben sanıyor :) Bırak öyle bilsin diyorum içimden. Sonra annenle ikimizi de çek diyor tekrar bana dönüp. Sanki benden geriye bari bir fotoğraf kalsın der gibi. Masumluğunu sevesim geliyor. O kısık sesli kahkahasını dinlerken bir yandan fotoğrafa bakıp Allah'ım bu son fotoğraf olmasın diyorum kendi kendime.

Annem de "ben rüyamda gördüm evin bahçesinde bir kalabalık vardı. Bence bu rüya ananene işaret. O ameliyat masasından sağ kalkamayacak gibi hissediyorum" diyor. Annemin rüyaları bazen gerçek olabiliyor ne yazık ki. İnşallah bu sefer yanılır. 

Ve annemin bunu söylerken gözlerinin dolması içimi yakıyor. O an annemin ağlamasına üzülmüyorum aslında. Çaresizliğine ve kabullenişine üzülüyorum. Ama başka yapacak ne var ki. İçimden sen olmasan ben ne yaparım diye geçiriyorum. Benim bu çaresizliği yaşayacağım günü düşünüyorum. O gün çok uzak olsun diye dua ediyorum. Çok uzak...

O kadar güçlü değilim henüz. Belki de hiç olamayacağım. Ne zaman olursa olsun. Belki de bu acı karşısında güçlü durmanın imkanı yok. Sadece zaman herşeyin ilacı olacak. Her sabah kalkınca aynı acıyla yüzleşmek zorunda kalacağım. Kabullenmek bir mecburiyet olacak. Ama zaman..İçimi yakan ateş yavaş yavaş sönecek ve soğuyacak. Tabi bıraktığı anılar, sesler, onu hatırlatan herşey hep bir yerde duracak. Her anımsadığımda kirpiklerim ıslanacak. Zor çok zor... Açtığı boşluğu doldurmak imkansız. 

Yaşlılık ne tuhaf. İnsana çok şey öğretiyor. Bazen evlat diye büyüttüğünün hastalığında aslında evlat olmadığını öğreniyorsun. Seni düşünmemesini, önemsememesini kabullenmek zorunda kalıyorsun ama olmuyor, isyan ediyorsun... Evlatlarına muhtaç olmanın mahcubiyetini yaşıyorsun biraz da. Bazen bir çocuk gibi altını temizlemelerini, yemeğini yedirmelerini, ilaçlarını içirmelerini, seni yıkamalarını beklemek zorunda kalıyorsun. 

Yeniden başa dönmek tuhaf geliyor olmalı. Bir çocuk gibi yaşamaya başlamak ve vücutça da küçülmek, başkalarının yardımına fazlasıyla ihtiyaç duymak... Yaşlılık bir geriye dönüş... Yeniden başlarmış gibi ama sona daha yakın...


6 yorum:

  1. geçmiş olsun umarım düzelir.
    bloguna bayıldım bu arada bana da beklerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim umarım duzelecek. Blogumla ilgili fikrin icin de sağol :)

      Sil
  2. geçmiş olsun.
    dileklerim seninle.

    YanıtlaSil
  3. ufff ya annen haksız olsun hadi ama geçmiş olsun ama bi de başarılar ameliyatta.

    YanıtlaSil